20 Aralık 2012 Perşembe

Döncem demiştim.

Karlı bir İstanbul gününden Merhaba,
Okuduğum kitaplarla ilgili bir yazı yazmak için 386. kez bloğuma girdiğim gün, fikrimi değiştirdim,böyle olmayacak dedim.Serbest türde, öylemesine bir yazı açmak için tıkladım yeni yazı düğmesine!! Bayadır etiketli etiketli güzel güzel postlar giriyordum,bu halimdende memnundum.Çünkü daha öncesinde bloğuma kafama göre birşeyler saçmalayıp duruyordum ve bunları herkes okumasın istiyordum.Güzel,konulu,resimli yazılar yazınca,herkes ne demek istediğimi anlayınca ve beğenince mutlu oldum.Bu yüzden bu tür yazılara ağırlık verdim.Kitap-kozmetik-film-tiyatro diye yazılarımı etiketledim ve daha renkli bir blog oluşturacağımı sandım.Ama ben ne zaman standart bir insan olabildimki!

İşte yine oyunu bozdum ve mutluyum! Ne yani!

Bu asi girişten sonra,yazının devamı son zamanlarda yaptığım şeylerle ilgili olabilirdi ama bloğu fazla kişiselleştirmek istemem.(niye? hitap ettiğin milyonlar sıkılmasın diye mi?) Aslında,kişiselleştirsemde sıkıcı olmazdı ne de olsa çok renkli bir hayatım var.
Belki birgün onunla ilgilide birşeylerde yazarım ama şimdi daha önce tanıtmayı defalarca denediğim kitaptan bahsetmek istiyorum.

öhöm.



Çok sevgili arkadaşımın bana doğumgünümde hediye ettiği bu kitabı hiç sıkılmadan çok hızlı bir şekilde bitirdim.Kitap kötü şeylerden bahsediyo, sokak çocukları,tecavüzler,dışlananlar,sevilmeyenler... İlginç bir hikaye.Genelde bu tarz şeyler okumayı sevmem.Neden? Pozitf şeyleri severim ben,insanların gücüne inanırım.Kurban rolüne bürünen insanları sevmem.Vah vah ne talihsiz çocuk diye acımam.İlişkileri anlamaya çalışırım,davranışları çözerim.Buna rağmen bu kitabı okumamın benim açımdan faydalı olduğunu düşünüyorum.Farklı analizler yaptım.Ben bile sevmişsem bu tarz bir kitabı,kesinlikle rahatlıkla tavsiye ederim.


Bu kitabıda geçen yılki doğumgünümde başka bir değerli arkadaşım almıştı.Söyleyecek söz yok,çok güzel kitap.Hani bitmesin dediklerinizden,bitince bir boşluğa düşüp, karakterleri özlediğiniz türden.


Kitap okuma aşkı hiç bitmesin,kitap hediye eden arkadaşlar varolsun,sağolsun diyorum ve nihayet bu yazıyı yazabilmiş olmanın mutluluğu ve karın huzuruyla yazımı sonlandırıyorum.

19 Aralık 2012 Çarşamba

döncem ben sana

Bana ne oldu bilmiyorum,şuraya bir yazı girmek kaç zamandır niye o kadar zor geldi? Üstelik yazıcağım konu belli.Taslaklara resimleri girdim,bi türlü elim gitmiyor.Sayfaya giriyorum kapatıyorum,diğer bloglara bakıyorum çıkıyorum.En kısa sürede yazıcam söz! :)

18 Kasım 2012 Pazar

Bazen yeni başladı derken bi bakmışsın birşeyin başladığı yok, aksine bitiyor, kayıp gidiyor ellerinden.Sen tutmak istiyorsun ama istediğin için değil, son umudun olduğu için.Bilirsin olması gerekmiyo hayatında ama işte sen beklediğin şey o sanıyorsun ya, beklediğin gelicek diye inanmışsın ve o gelmiş, bırakıp gidemiyorsun.Oysa gitmek lazım,arkana bakmadan hemde..En kolayı bu olucak,sandığın kadar ya da daha önce üzüldüğün kadar üzülmiyceksin biliyorsun, büyümek böyle bişey.Elinden gideceği fikri aklına geldikçe,çocukça sarılmak istemiyorsun.Esasında sorun şu ki yalnız kalmaya cesaret edemiyorsun, kendine ister itiraf et, ister inkar.. İster cesaret et bırak, ister korkunun arkasına saklan onun seni bırakmasını bekle..

Korkunla yüzleş artık; ortada olan bişey yok, evcilik oynuyorsun,üstelik oynadığın oyunu sende sevmiyorsun.Son umut diye bişey yoktur, umut olmazsa insan yaşayamaz.

19/2/2010

12 Kasım 2012 Pazartesi

Film izledim


Diğer ülkeleri bilmiyorum ama,bizim ülkemizde bir film çok izlenmişse, ya yerden yere vurulur ya yerlere göklere sığdırılamaz.Önceden hakkında çok fazla yorum duyduğunuz bir filmi izlemeden önce muhakkak etkisinde kalıyorsunuz duyduklarınızın.Ya yüksek beklentiyle girip beğenmiyorsunuz ya da okadarda fena değilmiş diyorsunuz.

Bulut Atlası'nı izlemeden önce ben genelde iyi yorumlar duymuştum.Duyduğum olumsuz yorumlarsa genelde;filmin karmaşıklığı,olayların birbiriyle bağlantısının çözülememesi gibi şeylerdi ki dahada merak uyandırdı.
Bileti tam alırken,yan taraftan birinin 'bence bulut atlasına gitmeyin,ben hiç birşey anlamadım,2-3 kere izleseniz anca çözersiniz' demesine aldırmadık.

Akıcı,çok sıkılmadığım bir filmdi.Olayların birbiriyle bağlantısını çözmeye çalışmadım ama hiçte karışık değildi.Bana Babel filmini hatırlattı.Babel 'de farklı ülkelerde birbiriyle hiç alakası yokmuş gibi yaşayan insanların,aslında birbirlerinin hayatlarını etkilediklerini gösteren bir hikaye vardı.Bu filmde de buna benzer sahneler var ama zamanlar farklı.Biraz karma felsefesi,biraz reenkarnasyon.Merak uyandırmak için tam ortasından kesilen sahneler falan.Güzel film,sürükleyici...

Çok izlediğimden midir bilmiyorum, otursam çok rahat bir Amerikan filmi senaryosu yazabilirim gibime geliyor.Zaten çok farklı bir senaryo olsa bile aynı sahneler,iyilerin kazanması,savaşlar olması ama herşeye rağmen hayatın devam etmesi falan...Ne olacağını tahmin edebildiğim film ne kadar iyi olabilirki..

Arada derede kalmış,çok fazla duyulmamış ama güzel film önerileriniz varsa alırım?

10 Kasım 2012 Cumartesi

Aydınlık yolun sonsuza kadar damarlarda kanla akar..



İnternet sayfalarına, bir gün, fotoğrafarını koyup,sözlerini paylaşmakla Atatürkçü olunmuyor maalesef..Ama yalaka basına inat,rengini belli etmekten korkan insanlara inat, bugün heryerden duyurmak istiyorum; Atama sevgimi ve onun yolunda yürüyen milyonları hiçbir gücün durduramayacağını!!

6 Kasım 2012 Salı

Tiyatro

Tiyatroyu çok seviyorum.Sağolsun arkadaşım, son bir yılda,okadar çok oyuna götürdüki beni tiyatro eleştirmenliği yapabilirim artık ek iş olarak.Burdan gazetelere sesleniyorum,köşe yazısı falan yazabilirim,tekliflere açığım.
Gazete ve dergiler beni keşfedip teklif yollayana kadar bloğuma bu sezon gittiğim oyunlarla ilgili bir yazı yazmak istiyorum.
Bunlardan ilki Vişne Bahçesi..


Engin Alkan'ın yönettiği-oynadığı tüm oyunlar gibi bu oyunda çok başarılıydı.Sadece bazı gereksiz uzun sahneler vardı.Sanat filmi gibi mi desem :)) tamam itiraf ediyorum,biraz sıkıldım ama oyun gerçekten güzeldi.

İkinci oyun ise Hedda Gabler .Çok çok beğendim.Gerçekten herkese tavsiye edebileceğim bir oyun.Oyuncular çok başarılı.Hedda'yı oynayan Şebnem Köstem çoook başarılıydı.Tüm oyuncular tek tek çok iyiydi.Oyunda kurusıkı tabanca patlıyo,bundan biraz rahatsız oldum ve korktum,sahneye çok yakın oturuyorduk.


Tiyatro çok güzel bir sanat ve bu sanat umarım hep yaşar.Herkesin gidecek vakti ve imkanı olur.Sevgiler..

5 Kasım 2012 Pazartesi

Akşam olunca,kalp acıları depreşir..




Haksızlık mı, yalnızlık mı kahreden,bizi böyle ayıran ne haybeden
Çektin gittin ne diyebilirim,sende sevdin bunada eminim
Nasılda istedim herşeyi çözmeyi,bir bilseydin...

2 Kasım 2012 Cuma

Kitap

Son zamanlarda inanılmaz kitap okuyasım var.Havalar soğuduya heralde ondan,zamanında alışmış bünye,ders çalışmak,test çözmek,kitap okumak istiyor kışa doğru.Son zamanlarda okuduğum iki kitaptan bahsetmek istiyorum.Birincisi Susanna Tamaro'nun kitabı.Kendisi Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabının yazarı.O kitabı yıllaaarr önce okumuştum ve çok beğenmiştim.Yazarın yeni kitabını görüncede hemen aldım.


Kitap,daha okumadan beni çok mutlu etti.Elime alıp ilk sayfalarını okumaya başladığımda,eski bir arkadaşla yeniden karşılaşmış gibi hissettim kendimi.Bu anlatım tarzı hemen tanıdık geldi çünkü.Ama ilerledikçe ne diyo bu dedim,sesli bi şekilde.Kitap yazarın denemelerinden oluşuyor ve genelde, İtalya ekonomisi,siyaseti,eğitim sistemi hakkındaki kısa yazılar var.İtalya gündemini yakından takip etmediğim için olsa gerek biraz anlayamadım tabii.Ama yinede olaylar bana pek yabancı gelmedi,değişen eğitim sisteminin çocuklar üzerindeki etkileri,teknolojinin kültür üzerinde oluşturduğu değişiklikler gibi.. Beklediğim tarzda bir kitap değildi ama sevdim ve okudum.


İkincisiyse, herzaman merak ettiğim ve okumak istediğim kitaplardan biriydi.100 sayfalık bir kitabı nasıl zor okudum anlatamam.Sayfa sayısı yüz,karakter sayısı ikiyüz.Kim kimdi,kimle ne olmuştu,geri git tekrar oku,iki sayfa ilerle bir isim çıksın geri git,ay başım döndü.Zaten anlatılan konu berbat! Bekaret cinayeti! Cinayet işlendiğini ve kimin işlendiğini başından biliyosunuz ama yinede okuyosunuz.Neyse sonuç itibariyle dünya edebiyatı okumuş olduk, arada değişik kitaplarda okumak lazım.
Haftasonu yine bol bol kitap okuycam ve beğendiğim başka kitaplarıda paylaşacağım.Güzel kitaplar okumak herkesin hakkı.Güzel kitap önerilerine açığım.Sevgiler.İyi haftasonları...

22 Ekim 2012 Pazartesi

sevgidolu

Dün akşam kitaplığımda bir kitap ararken başka bir kitapla karşılaştım.Nil Gün'ün sevgi kitabı.Bilen bilir,bilmiyosada google'dan baksın,herneyse... Oturdum bi solukta okudum kitabı..Bugün nasıl sevgi doluyum nasıl sevesim,sevilesim var,nasıl kabıma sığamıyorum anlatamam.Gelde inanma pozitif enerjilere,sevginin gücüne.
Pazartesiyi bile seviyorum diyeceğimde,ben pazartesiyi seviyorum zaten.En dinlenmiş,sakin,çalışmaya hazır halimle geliyorum işe Pazartesi günleri.Keşke hergün Pazartesi gibi iyi hissetsem.Neyse daha fazla itici olmiyim,dersime gideyim.<3

12 Ekim 2012 Cuma

Hayat güzel midir? Güzel değil ama sempatiktir..

Boşuna dememişler,hayat Sevinç'e güzel diye.. Hayat gerçektende bana güzel .Geziyorum,yiyorum,eğleniyorum..

İstanbul'da yaşamak her anlamda sınırsız seçeneğin içinde olmak demek.Mümkün olduğunca o seçeneklerden yararlanmaya,İstanbul'un ve gençliğimin tadını çıkarmaya çalışıyorum ... Yeni yerler keşfetmeyi çok seviyorum.Bu yazıda sevdiğim yerlerden bahsetmek istiyorum.İstanbul'un heryeri güzel ve benim sevdiğim birçok yer var ama ben Levent'ten başlamak istiyorum.İstanbul'a geldiğimden beri bir şekilde hep Levent'teyim.Burayı gerçekten çok seviyorum.Leventte sevdiğim birçok mekan var.Bunlardan biri Levent Simit Sarayı..
Bu biraz komik oldu biliyorum.Çok gezerim,farklı yerlere giderim. - Nereye gidiyosun? Simit sarayına :) Ben Levent'tekini çok seviyorum.Çok şık,temiz,bol çeşit var.İşe gitmeden önce bazen kahvaltı yapıyorum,çayımı içiyorum,5 çayı için kekimi,kurabiyemi alıyorum.Kısacası yolumun üzerinde,severek gittiğim bir yer.



Levent Çarşı benim için ayrı bir özel.İstanbul'un o kadar güzel yeri varken, burası pek ilgi çekici gelmeyebilir.Ben Çarşı'dan her geçişimde keşke İstanbul'un tüm sokakları böyle olsa diye düşünüyorum.Dar,yama yokuş sokaklar,çarpık çurpuk evler,pis,dağınık dükkanlar olmasa.Bu küçük çarşı Saint Louis'i hatırlatıyo bana.Saint Louis'te hep böyle çarşılar var.Yollar geniş,dükkanlar özenli.

Öğlen yemeklerimi genellikle Çarşı'daki Küçük Ev'de yiyorum.Küçük Ev, inanılmaz ev yemeklerinin yanında çok güzel ızgaralar,pideler yapan bir restorant.Benim canım bazen Küçük Ev yemeği çeker,ne olduğu farketmez,çünkü bence küçük ev yemeklerinin standart bir lezzeti,standart bir kalitesi var.Ne yerseniz yeyin aynı kıvamı buluyorsunuz.Pideleri inanılmaz lezzettli ama ben çoğunlukla sulu yemek tercih ediyorum.


Levent'te keşfedilecek birçok yer var, daha sonra onlarada yer veririm.Şimdilik bu kadar.Makyaj yazısında arko krem'den, mekan yazısında simit sarayından bahsediyorum, farkındayım ama bunlar başlangıç seviyesinde ilk yazılar devamı gelicek.Bu kadar sıkıcı ve ilhamı az bir günde bu kadar oldu.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Benden selam söyleyin tüm makyaj bloglarına..

Hikaye şöyle başladı; çok beğendiğim bir kaç kozmetik ürününü bloğumda paylaşmak istedim.Benim tuhaf bir huyum var, birşeyi çok sevmişsem istiyorum ki herkes onu bilsin, bir restoransa herkes gitsin,bir yiyecekse herkes yesin.İyi olan mutlaka hakettiğini alsın.Bu normal bir davranış gibi gelebilir ama ben biraz fazla sahipleniyorum birşeyi sevince,herkes sevsin istiyorum




Örneğin Arko'nun bu kremini tesadüfen aldım ve o kadar beğendim ki helal olsun be dedim.Bu kadar ucuz,bu kadar güzel,olabiliyomuş demekki.İlla alışveriş merkezlerinden,süslü kozmetik mağazalarından,çeyrek altın fiyatına bir kutu krem almak gerekmiyormuş.Marketten 3-5 liraya aldığın kremde gayet başarılı olabiliyormuş.Bunun için Arko'yu tebrik ediyor,ne varsa eskilerde var diyorum.


Kozmetikler üzerinde düşünürken,makyaj bloglarına baya sardım.O kadar çok blog var ki,şaştım.Nasıl üşenmemişler,hayret ettim.Gerçekten çok eğlenceli.Bazıları çok pahalı,çok kaliteli kozmetik ürünleri paylaşırken,kimileri mendix ıslak mendil,lüx pamuk,kulak çubuğu falan paylaşmış çok güldüm.Emeklerine saygı duyuyorum,gerçekten önemli bir iş yapıyorlar.O ürünlere bir dünya para veriyoruz.Önceden hakkında yapılmış yorumları okumak gerçekten faydalı olabiliyor.Ama bir kaç tanesi bana sanki sırf bloğuna koymak için habire birşeyler alıyormuş izlenimi verdi.Yapmayın,etmeyin,yazıktır :))
Zaman zaman bende beğendiğim ürünleri tanıtmaya karar verdim.


Hemen hemen her blogta gördüğüm fotoğraf; elinde oje şişesiyle rengi gösteren tırnaklardı.Dururmuyum,hemen aldım elime ojemi,çektim fotoğrafını.Ay bu kızların elleri ne kadar yaşlı diyordum ki,meğer fotoğrafta öyle çıkıyormuş.Yoksa bendeki eller bir Emel Sayın'da var bir bende :))

Makyaj yapmayı çok sık olmasada severim ama ben en çok bakım ürünlerini severim.Mis gibi kokan kremler,duş jelleri,yumuşacık yapan maskeler,bayılırım.Rahatına çok düşkün biri olarak,mis gibi kokmayı,yumuşacık olmayı en şahane makyaja değişmem.Banyo sonrası bakımım saatler sürer.Bu yüzden kuzenimin bana doğumgünümde aldığı hediyeye bayıldım,tam benlik,tam bana hitap eden bir hediye,tekrar teşekkür ederim.

Almanya'daki kuzenimde her gelişinde buna benzer mini çantalar getirir bana sağolsun.
Evet bakım ürünlerini seviyorum ama aldıklarımıda mutlaka kullanıyorum.Bitmeden ya da tarihi geçmeden yenisini almıyorum.Bu da önemli, evi kremle doldurup,kullanmamanın mantığını anlamıyorum.Ha düzenli kullanmam o ayrı ama bitiririm.





Madem makyaj postu yazıyoruz, son bir öneriyle yazımı bitiriyorum.Yağlı bir cildim olduğu için dengelemek bazen benim için çok zor oluyor.Yıllardır kullanmadığım şey kalmadı.Bu markanın diğer ürünlerinide kullandım.Bu gece kremi, sabah uyandığımda cildim çok rahatlamış oluyor.Bu tarz ürünleri cilt tipinizi tanıyıp almak gerkiyor,tavsiyeyle değil ama ben çok beğendiğim için belirtmek istedim.La Roche Posay'e sevgiler :)

Bu da böyle bir yazıydı.. Bloğumuza ilham vererek renk kattığı için makyaj bloglarına sevgiler..

en beğendiğim kozmetik blokları

http://makyajgunlugu.blogspot.com/

http://www.dortdortlukblog.com/

http://mission-beauty.blogspot.com/

http://kozmetikkedisi.blogspot.com/

14 Eylül 2012 Cuma

iyi ki doğmuşummm!!

15 Eylül ne güzel tarihsin sen,iyi ki doğmuşum ben :)

Güzel şeyler

Hayat tüm hızıyla akıp giderken,farkında bile olmadan stres,sinir,beklemeyle geçsede günlerim, arkama yaslanıp derin bir nefes aldığımda yanıma kar kalan geçirdiğim keyifli zamanlar oluyor.Gün içerisinde verdiğim minik molalar herşeye  daha net bakabilmeme ve kendime gelmeme yardımcı oluyor.Malzemeler;çok basit;kahve ,çikolata,müzik...

Müzik demişken son zamanlarda çok sık dinlediğim Leftover Cuties'e de dikkat çekmek istiyorum.



8 Eylül 2012 Cumartesi

Balkon hayalleri


Yıllardır defalarca ev değiştirdim,hatta dur söyliyim, Eskişehir ve İstanbul'da toplam 8 farklı evde yaşadım.8 kez taşındım yani,şaka gibi.Hemde 8 yıl içinde.Ev değiştirmeye karar verdiğinde,insan tabii ki hep daha iyi bir evde oturmak istiyor.Benim her zaman en çok istediğim şey,güzel,keyifli bir balkona sahip olmaktı. 8 tane ev değiştirdim,sanırım bir ya da ikisinde balkon vardı ve hiç bir zaman istediğim keyifli balkona sahip olamadım.


Nihayet yeni evimde 2 adet balkon var.Güzelleştirilmek için beni bekliyor.Balkonlardan ön cephede olanını,yıllardır hayal ettiğim keyifli balkona çevirmek için planlarıma başladım.Dün İkea'da dolaşırken kafamda bir sürü fikir oluştu.Sonbahardayız,şu anda yapabileceklerim kısıtlı olsada,önümüzdeki yaz,balkonum tam bir keyif köşesi olacak.


Bana göre keyif deyince akla ilk ne gelir,tabii ki müzik,kitap,mumlar ve güzel kokular.. Bu da demek oluyor ki, İkea'da gördüğüm o güzel mumlar alınacak.Onlar ne güzel mumluklardı öyle.Çok güzel saksılar ve çiçekler gördüm.Bitki yetiştirmeyi hep çok sevdim,nihayet yeterli alanım var artık.


Arka balkon içinde tabii ki planlarım var.Orada da organik tarım faaliyetlerime daha kapsamlı ve daha profösyonel olarak devam edeceğim :)))
Daha önce hayatımda çok popüler olmayan barbekü olayıda hayatıma girebilir sanırım.Bu eve çok ısındım,çok sevdim.Beklediğimden daha güzel olacak,bu ev daha çok insanla paylaşacağım,daha çok ziyaret edileceğim,misafir alacağım,mutlu olacağım bir ev olacak.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Elmalı Ay Kurabiye



Yaz tatilim boyunca mutfakta bol bol vakit geçirmiş,rahatlamıştım.Normalde konsantrasyon güçlüğü çeken bir insan olmama rağmen,mutfaktayken zaman nasıl geçiyor,nasıl o kadar dünyadan kopuyor ve tüm odağı yaptığım yemeğe veriyorum anlamıyorum.Birde şunu farkettim; ben yemek yapmayı değil mutfakta olmayı seviyorum.Öyle aman aman yaptığım inanılmaz tariflerim yok.Genelde gayet pratik ve kolay şeyler yapıyorum.



Elmalı kurabiye benim en sevdiğim yiyeceklerden biri olmasına rağmen hiç yapmamış olduğumu farkettim, ne yapsam diye düşünürken.Hemen tarifini bulup yaptım.İlk yaptığımda pişirme ayarı ve şekli tam istediğim gibi olmadı ama ikinci denememde 'tamam' dedim.Artık rahatlıkla diyebilirim ki elmalı kurabiyem güzeldir.


Tam tutan garanti tarifisi ise şöyle;
1 paket margarin
1 silme tatlı kaşığı karbonat
Bir kaç damla limon suyu
1 çay bardağı yoğurt
1 çay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı toz şeker

İçi için;
4-5 elma
Toz şeker
Tarçın
Dövülmüş ceviz

1.İçin için,elmalar rendelenir,şeker eklenir ve bir tavada kavurulur.Kavrulduktan sonra ceviziçi koyulur.

2.Hamuru için,oda sıcaklığında erimiş margarin,sıvıyağ,şeker,yoğurt karıştırılır.
3.Ayrı bir yerde karbonat,limon suyuyla köpürtülür ve karışıma eklenir.
4.En son aldığı kadar un eklenerek,kulak memesi kıvamında bir hamur elde edilir.
5.Hamurdan bezeler alınarak inceltilir.Ben merdaneyle açtım,ellede açılabilir)
6.Su bardağıyla,bu hamurdan yuvarlak şekiller çıkarılır.Hamurarın içine elmalı iç koyuarak ay şeklinde kapatılır.
7.Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 20 dakika pişirilir.

Ben farklı şekillerdede denedim ama en çok bu şeklini sevdim,adınada elmalı ay kurabiye dedim.

Bu linkte tarifin hem tarifini hem farklı şekillerde yapılışını buldum.

http://www.youtube.com/watch?v=J0QNgnxU8f8

Denemeye değer!



30 Ağustos 2012 Perşembe

Yaşam denen kargaşa ?

Hayat hep inişli çıkışlı mı? Neden dibe vurup,yaşamaktan vazgeçecek kadar acı çektikten sonra yine çocuk gibi mutlu oluyor,herşeyi seviyoruz.. Herşeyin sorgulanmadığında güzel olduğunu anlayıp,sonra unutup sorular sormaya başlıyoruz kendimize. Yoğun buhranlı bir dönemin ardından,bende sorgulamaya başlamıştım ki hayatı yeniden,yıllık iznim imdadıma yetişti.3 yıldır doğru düzgün tatil görmemiş olan ben,2 hafta boyunca güzel bir tatil geçirdim.Tüm sevdiklerim,kuzenlerim,özlediklerim, kuzenimin düğünü dolayısıyla biraradaydı.Düğün telaşesi,stresi tabii ki yordu ama sevdiklerimle beraber olmak pahabiçilmezdi.O kadar özlemişim ki bir arada olmayı.Beraber yemek yemeyi,gezmeyi,yüzmeyi.. Bir yıl boyunca biriken sıkıntılar meğer ne hafifmişte ben abartmışım.
İstanbul,trafik,problemler,hepsi o kadar uzak ki..Normalde her gün düşündüğüm,canımı sıkan şeyler,kişiler aklımın ucuna bile gelmiyor.
Çok güzel yemekler yaptım,yedim,gezdim,sevdiklerimi gördüm. Yinede işimi,rutinimi özlüyorum yavaştan.İstanbul'da beni yeni bir eğitim dönemi,yeni bir ev,yeni bir hayat bekliyor.Yenilenmiş Sevinç çok yakında İstanbul'a geri dönüyor.

16 Ağustos 2012 Perşembe

Yeni hayat

Evime eşyalarımı taşıyalı neredeyse bir ay oldu ama tadilattan dolayı,hala içinde yaşamaya başlayamadım.Günlerdir bekliyorum.Bu yüzden çok sabırsızım.Hergün kafamda yeni dekorasyon fikirleri oluşuyor.
Mumlar,ışıklar,renkli aksesuarlar herzaman en sevdiğim eşyalarım oldu.Raflarımı yeni evimde de yine,kitaplar ve renkli mumlar süsleyecek.
Rengarenk nevresimlerim midir,bu kadar renkli rüyalar görmeme sebep olan bilmiyorum ama güzel bir yatak odası yaratmak için yine renkli bir alışveriş yapacağım kesin.
Evdeyken yapmayı en çok sevdiğim şeyse;tabii ki yemek yapmak.En son aldıklarımla beraber koca bir aileye yetecek kadar mutfak gerecim var.Ama yinede yeni evdir adettendir mutfağada yeni birşeyler almak lazım.Çok şirin desenli bardakları ve güzel kupaları şimdiden gözüme kestirdim bile. .
Gezmeyi tozmayı severim,ama ben en çok evde olmayı severim.Helede kışın...Sonbahar geliyor zaten,benim mevsimim..Filmler,kitaplar,sıcak çikolatalar,tam benlik.
Yıllardır,okadar çok taşındım,okadar çok eşyam oldu,kayboldu,bozuldu,kırıldı,yokoldu ki eşyadan yana öyle eskisi gibi hevesimde kalmadı aslında.Yeni evimle beraber umarım yeni başlangıçlara,yeni güzelliklere başlarım.Eşya falan dediğin nedir ki,önemli olan huzurla oturmak.Hep kadehimi kaldırırken derim ya; YENİ BAŞLANGIÇLARA:::

6 Ağustos 2012 Pazartesi

ramazan geyikleri

İçimdeki limited islami duygular,sınırlı sayıdaki müslüman sevgiside bu Ramazanda öldü.Emeği geçen herkese teessüfler.Sonsuz inancı ve hoşgörüyü içime dolduran Allah'a teşekkürler..Ben namaz kılmayı,hatta başımı kapamayı düşünecek kadar yoğunlaşmıştımda bu dinin içinde,şükürler olsun Allah'a, beni kolay yoldan çevirdi.Yok dedi öyle değil,sadece belirli emirleri yerine getirip dini yaşamak senin için değil.Biz sana daha yoğun,daha maneviyatı yüksek bir program düşündük. Hıristiyan ayinlerinin içinede düştüm,yahudilerle beraberde yaşadım,dinsizleride tanıdım,antogonistleride.30 yaşıma gelmeden, bir ömüre sığmayacak başkalarına göre terslik,aksilik,uğursuzluk bana göre tecrübe yaşadım.Yok canım,bak ben erdim,olayı çözdüm kafasında değilim. Herkes kendi içsel yolculuğunu yaşıyor hayatta.Yolumuza çıkan tümsekler,taşlar adımlarımızı daha güçlü atmamıza yardımcı oluyor,bizi daha güçlü yapıyor.Daha düz,yama yokuşsuz yollarda var, o yollardan geçip aynı sona ulaşanlarda var.Ama sabredip,şükredip,anlamaya çalışarak gelenlere mutlaka daha büyük ödüller var. Yaşadığımız her an bir mucize,dünya eşsiz tecrübelerle dolu bir alem. Anlamını çözen olmamış ama sadece belirli görevleri yerine getirip gideceğine inananlara ben inanamıyorum.Herşeyin sevgiden yaratıldığına ve içimizdeki sevgiyi ne kadar yoğunlaştırırsak güzelliklere o kadar yakın olacağımıza inanıyorum.Tek bir pencereden değil bütün pencerelerden bakıp büyük resmi görebildiğimizde huzurlu hissedeceğiz.Bizi yaratan asla bizi acıtmak istemez,yaşattıkları tecrübelerden daha derini anlamamızı ister.Yani asıl amaç derinliğimizi artırıp hazzı çoğaltmakken,amaçsızca denilene odaklanarak,sorgulamadan kolaya kaçanlar var,onlarda kabul görür tabii ki.Ama asıl cenneti daha ölmeden bu dünyada gerçek güce inanlar yaşar.

24 Temmuz 2012 Salı

Yaşama sevinci

yemek yapmak,fotoğraflarını çekmek, bloğuma yazmak,yüzmek,güneşlenmek,çikolata yemek,bira-patates yemek,ormanda yürüyüş yapmak,canlı müzik dinlemek,şarkı söylemek,evimi dekore etmek,yeni eşyalar almak,gezmek,yeni mekanlar keşfetmek,yaşamak yaşamak istiyorum!!

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Egolomanyaklıklarımız

Oktay Kaynarca evlenmiş.Google'da Oktay Kaynarca ve sevgilisi yazınca Özgü Namal'la bir sürü güzel fotoğrafı çıkıyor.Bende google gibi Oktay Kaynarca ve Özgü Namal'ı beraber hatırlayacağım hep.İbrahim Kutluay'la Demet Akalın'ı,İlker İnanoğlu'yla Güzide Duran'ı,Cem Yılmaz'la Cansu Dere'yi.. Ayrılmalarını ben bile kabullenemezken,onlar napıyor acaba.Napıcak  unutuyor gidiyor,unutulmayan efsane aşklar sadece filmlerde,şarkılarda oluyor.Ah zaten işte o şarkılar yok mu o filmler, ne oluyorsa hep onların yüzünden..
Tam unutmuşsun normal hayatına devam ediyorsun,bir şarkı duyuyorsun;fabrika ayarlarına dönüş.Hadi yeni baştan toparlan yine,aynı teselliler,kızgınlıklar,kırgınlıklar,sil baştan..
-Ama bizimki çok farklıydı,biz birbirimiz için yaratılmıştık,o sürtük çıkmasaydı onun karşısınaaa!!
Yok canım benim, değil işte,kimse birbiri için yaratılmış değil bak ne büyük aşklar bitiyor..
Birini sevdiğin zaman istiyorsunki hep onunla kal.Bir sürü benzer nokta buluyorsun,tesadüflere bağlıyorsun.Filmlerden böyle öğrenmişiz ya, gerçek aşk şablonuna oturtmaya çabalıyoruz herşeyi.Ve gözümüzde,gerçekte değil bak,gözümüzde diyorum,mükemmel bir aşk yaratıyoruz.Ama yok öyle birşey.

Birileri karşımıza çıkıyor,ve bize bizi gösteriyor.Evet belki o gerçekten ruh ikizimiz ama ruh ikizi bize kendimizi tanıtıyor ve gidiyor.Gerçekten ne istediğimizi anlamamıza yardımcı oluyor.Gerçek bir ruh ikizi ayna gibidir; kişi sana arkanda gizlediğin her şeyi o aynada;kendi yüzünde; yansıtır ve böylelikle yaşamını değiştirebilirsin.Ruh ikizi büyük bir ihtimalle tanışacağın en önemli insandır,çünkü duvarlarını yıkar ve seni uyanık tutar.Fakat bir ruh ikiziyle sonsuza dek yaşamak mı? hayır.. bu çok acı verici olur.Ruh ikizleri senin bir başka yönünü yine sana göstermek üzere hayatına girer ve sonra geldikleri gibi giderler.ve sen sadece bunun için şükretmelisin.
Bizim problemimiz ELİMİZDEKİNE GİTME FIRSATI TANIMIYOR OLMAK, ilişkinin kısa bi yaşamı olabileceği gerçeğini kabullenmemek. içerisinde faydalı birşeyler bulmaya çalışırken boş bi çöp kutusunu yalıyorsun, ve eğer dikkatli davranmazsan bu koku sonsuza kadar burnunun önünde yer alarak yaşamını bir felakete çeviricek.Bu yüzden , bırak bu koku dağılsın..Sonra İyikide öyle olmuş diyeceksin.Çünkü o gittikten sonra evet acı çekiyoruz ama ondan sonra geleni ondan çok seviyor,iyi ki gitmiş diyoruz.
Bazen güzel şeylerin olması için,olanın yıkılması gerekiyor,kentsel dönüşüm gibi birşey yani.
Tecrübelerimin bana öğrettiği en değerli şey şudur; birşey kendiliğinden olmuyosa zorlamıycaksın.Çünkü olası varsa kendiliğinden oluyor.Bir ilişki olmamışsa,olmuyorsa bırakıcaksın,demek ki o değil.Ne kadar seversen sev, bırak git,otur sabret.Karşılığını alacaksın.
Kendini ziyan etmeye,hayatı zehir etmeye inanın gerek yok.Birşeyler yaşanıyorsa sebebi var.Hem gideni rahat bırakmak,ona mutluluk dilemek,herkes gibi sıradan biri olduğunu düşünmek o kadar rahatlatıyor ki insanı..

Yazıya ilham veren şarkıyı paylaşmadan olmaz.Demişki Göksel :Bende bir aşk var onu yanlış kalplere bıraktım..

26 Haziran 2012 Salı

Bir Harmanım Bu Akşam



Ve bir önceki yazımızın tamamlayıcısı şarkımız geliyor,Fikret Kızılok..

Bir soru bir cevap

Soru: (soran Meryo) Neden her seferinde yeniden, yineden sevgiliyi sevmekten korkmaz, vazgeçmez insan da arkadaşlık olunca mevzu inceden bir duvar örmeye başlar etrafında? Aşk her seferinde davetsiz, hesapsız gelince güzeldir de dostluk için sınavlardan mı geçmek gerekir? Yeni sevgiliden önce her söz her iç nutuk unutulur da dostluğa gelince mi yoğurdu üflemek gelir akla? Her sevgiliyi apayrı bir tat olarak gördüğümüz için mi unuturuz yaşanılan acı geçmişleri de dostluklarda hep aynı tadı aradığımız için mi yaşanmayan aynılıklar tatsızlık verir yenilerinde? Neden her sevgili farklı sevsin isteriz de dostlukta aynı sevginin rengini ararız yine de? Ve Neden yeni sevgili istiyorum diye evrene mesaj göndeririz de üzülürüm aman canım sıkılır diye "ne Şam'ın şekeri, ne arabın yüzü" deriz arkadaşa gelince?


Cevap: (Cevaplayan Sevo) Bir aşkın yerine başka bir aşk koyabilirsin ama bir dostun boşluğunu hiçbirşey doldurmuyor. Bir dosttan ayrılmak,sevgiliden ayrılmaktan daha sarsıcı olabiliyor ve acısı daha uzun yaşanıyor. Dostluk hakkında çok şey biliyorum ama sevgili olmakla ilgili bildiğim hiçbirşeyden emin değilim.O birtek yaşanılıp anlaşılıyor,yaşarken öğreniliyor.O yüzden aşkı bulduğunda hesapsızca yaşamak gerekiyor..Ölçülüp tartılan,tarifi alınan aşkların tatları uzun süre damakta kalmıyor..

23 Haziran 2012 Cumartesi

3 adımda mutlu ilişkinin sırrı!!!

Ve nihayet hayal ettiği ilişkiye sahip olan kız, ilişkinin üzerinden 48 saat geçtikten sonra, bekar arkadaşına 'canım oluyo ya,o seni buluyo' deme hakkına yasal olarak sahiptir artık.Karşısındaki insanın daha önce ondan daha uzun,daha yoğun,daha kaliteli içeriğe sahip ilişkilerinin olmasının bir önemi yoktur Türk kızının gözünde.Şu anda ilişkisi olan kimse o kazanır,yalnız olan zaten eziktir.Bırak daha önce iyi ilişkisinin olmuş olmasını,bu insanın iyi bir kariyeri,başarılı dostlukları,güzel bir ailesi varsa bile, ilişkisi yoksa, onun ilişki hakkında söyledikleri çok ciddiye alınmaz.Çünkü bizde ilişkide başarı=evliliktir.Bir erkeği evliliğe yaklaştıran kız=ilişki uzmanı.Devam eden bir beraberliğin varsa,muhtemelen evliliğe yakın olanda sen gibi görünürsün.Senin taktiklerin çok önemli,ne yaptın?? AA ben öle yapmıyorum,sen öyle mi yaptın,tamam ozaman bende öyle yapiyim.AA bak doğru söylüyosun,benim bi arkadaşım var,o da öyle yapıyomuş,2 yıldır çıkıyolar sonuçta.....

Ben bunların hiçbirine inanmıyorum.Malesef iyi ilişkinin formülü, kek tarifi değil.Ben böyle yaptım iyi kabardı,bak sen de yap demekle olmuyor.

Ve maalesef kimse kimseden çok şey bilmiyor ilişkiler hakkında,çünkü herkes kendi ilişkisini yaşıyor,herkesin mutluluğu kendini ilgilendiriyor.Yalnız olan kişide karşısına mutlu olabileceği bir kişi çıktığında mutlu oluyor.Bu bu kadar basit aslında.Bu esnada,ilişkisi olan arkadaş sevgilisinden ayrılıyor,roller değişiyor.

Biz film izlemeyi çok seviyoruz.Bu yüzden bazen filmle,gerçeği birbirine karıştırıyoruz.Gerçek hayatla film arasındaki fark; köşeyi dönünce yol bitmiyor,kızla oğlan evlenince hikaye bitmiyor.Bizim filmlerde mutlu ya da acı son diye nitelendirdiğimiz olaylar,gerçek hayatta başlangıç noktalarımız oluyor.
Kimin son gülen olacağıda hiç belli olmuyor..Bu yüzden büyük konuşmamakta,birşeyler iyi gidiyor diye uzman kesilmemekte fayda var...

22 Haziran 2012 Cuma

Aşk Gitti Bizden



Bu yazın şarkısı bu olsunnn!!! Güzel günlerde dinleyelim..

21 Haziran 2012 Perşembe

Bitmesini istemediğin herşey,bitmek için başlıyor

19 Haziran 2012 Salı

Ya herşeyim ya hiçim

Nihilizm ve narsizm arasında biryerlerde...

Şu hayat dediğimiz şey hergün resetliyor bizi.Gece başka hayallerle yatıyor,sabah başka düşüncelerle uyanıyorum.Hiçbir zaman tamam oldum diyemiyorsun.Hayat sana sürekli kendini yenilemeni hükmediyor.Tırnaklarını kesiyorsun uzuyor,temizliyorsun kirleniyor..
Hep bir başa sarma,hep bir yeniden başlama..
Peki yeniden başlarken kendini çok değerli sayıp herşeyin üstünde görmek mi, yoksa sadece bir hiç olduğumuzu kabul etmek mi?
Benim en çok tercih ettiğim,kendini çok seven biri olarak tabii ki kendini değerli görmek.Ben böyle büyütüldüm; hep çok güzel,çok akıllı,hep başarılı.Özgüven tavan, attım kendimi ailem olmadan hayata ve gördüm ki sana sadece ailen böyle hissettiriyor!!

Sen en güzel değilsin,en başarılı değilsin.Senden güzeli,senden akıllısı,senden yaratıcısı var.Başarısızlığı tattım sonra..terkedilmeyi,başkasına tercih edilmeyi..


Sonra dedim ki demek ki ben bir hiçim,bir özelliğim yok,bu zamana kadar öğrendiklerimin bir değeri yok,hayat sana hep yenilerini öğretecek..

Zaman zaman hala Fight Club filmininde etkisinde kalarak aslında hiçbir anlamım olmadığını,sadece bir toz olduğumu düşünüyorum.


Ama başka bir sabah uyandığımda da okadar seviyorumki herşeyi yeniden,ben diyorum ışığım,daha çok aydınlatmalıyım dünyayı.Evet,en güzeli,en parlağı değilim ama ben de olmalıyım.Tabii ki çok sevilebilirim ama vazgeçilinebilir benden de.Tıpkı benim vazgeçtiğim gibi,ben de olmazsa olmazı değilim hiç kimsenin.Başkalarının benden fazla olması ya da daha çok tercih edilmesi azaltmaz benim değerimi.

Yani sözün özü; ne çok değerli ne de değersiziz.Zaman zaman modumuz değişebilir,ama sadece geçici bir süreç olduğunu bilirsek,herşey daha kolay olur.
Ve bu yazıya bulduğum özet; Birileri vazgeçsin ki başkaları tercih etsin...

18 Haziran 2012 Pazartesi

Yeni Türkü - Resim






Bazen şarkılar o kadar güzel anlatıyorki herşeyi,bana diyecek hiçbirşey kalmıyor..Huzurlu bir Pazartesinden mutlu bir hafta geçirme ümidiyle..

16 Haziran 2012 Cumartesi

Eleştirel bakış

Eleştirilmek!


İnsan eleştirmeden önce bir düşünmeli; sen bu insana belki tahammül edemeyip kusurunu yüzüne söylüyosun ama hiç düşünüyo musun o insan sana nasıl tahammül ediyor,faydası olmayacağını bildiği için,üzülme diye sana söylemiyor.Tabii ki sana yapılmasını istemediğin davranışı söyle ki birdaha tekrarlanmasın ama sende karşındakini değiştirmeye çalışma be kardeşim.Hangimiz mükemmeliz karşıma geçip şöyle olmalısın böyle olmalısın diye ahkam kesiyorsun.

İnsan olmanın bir standardı var mı? Nasıl davranılması gerektiğiyle ilgili bir yönetmelik, doğrular yanlışlar klavuzu??

Hoşlanmadığın yerden uzak dur,beraber olmaktan keyif aldığın insanlarla görüş,önce kendin, bahsettiğin gibi bir insan ol,ondan sonra çevren hep güzel insanlarla doluyor zaten



9 Haziran 2012 Cumartesi

BAZEN

Sana hak veriyorum,kendime kızıyorum,mutlu olmayı tercih ettin öyleyse mutlu olmalısın diyorum...
İntikam almak istiyorum,bunu haketmediğimi düşünüyorum,suratını parçalamak istiyorum..
İyi ki böyle oldu diyorum,seni affediyorum,hatta şefkat duyuyorum sana karşı,sonra bu kadar saf olabileceğim için kendime kızıyorum..
Ne olumlu,ne olumsuz hiçbirşey olmamalı artık,düşünmemeliyim,evet bunu sevdim..
Umrumda bile değilsin,niye kafama takmıştım ki düşünmeye bile değmezmiş,ay iyi ki kurtuldum diyorum..

HEPSİ SADECE BİR AN SÜRÜYOR.

7 Haziran 2012 Perşembe

Pazarları Hiç Sevmem - Nil Karaibrahimgil - İstanbuldayım



A a A Ben bu şarkıyı nasıl bloğumda paylaşmamışım.Son zamanlarda en sevdiğim, en iyi hissettiren şarkılardan biri.Filmi izlemedim ama klipteki kız bana benziyo sanki.Evet evet bu şarkıda kendimizden birşeyler buluyoruz,üstümüze alınıyoruz,kendimize pay çıkarıyoruz.Güçlüyüz,olgunuz ama hala genç kızlara özgü hareketler serilemekte genç olduğumuzun kanıtı işte :))
İstanbul'da yalnız yaşayan kızın hikayesi ;)

5 Haziran 2012 Salı

yaz geldi

Tatile çıkmak, İstanbul'dan uzaklaşmak,farklı birşeyler yapmak her anlamda iyi geliyorda, dönünce sanki hiçbirşey olmamış gibi kaldığın yerden devam ediyorsun.3 günlüğünede olsa Sinop'a gittim,çünkü yaza kadar sabredemezdim,çok bunalmıştım.En kolay,en çabuk,en ucuz kaçış tabii ki Sinop'tu.Önceden bir güzel planladım herşeyi.Ne yapıcam,ne giyicem.. 3gün ama dolu dolu geçiricek ve güzel fotoğraflarla bloğuma çok güzel bir yazı yazacaktım.Çünkü bu kaçış benim için çok önemli kararları aldığım bir molaydı.Tarihimde yerini almalıydı. Herşey istediğim gibi,süperdi.Gezdim,eğlendim,sevdiklerimle,arkadaşlarımla vakit geçirdim.Çok fazla fotoğraf çekemedim çünkü makinemi kaybettim.Telefonumdan biraz çektim ama çok fazla değil.Kısacası fotoğraf yok!! Ama güzeldi,çok güzeldi,kendime geldim.Bu yaz süper bir yaz geçiricem işte buraya yazıyorum.Bu sadece bir başlangıçtı.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

blog tutmanın faydaları

Günlük tutmayı hep sevmişimdir.geriye bakıp neler yaptığımı,hangi ruh hallerinde olduğumu okumak iyi gelir bana.Tüm yaşananları tecrübe olarak gördüğüm ve tecrübelerimi en değerli hazinem kabul ettiğim için gerçekten çok faydalı oluyor. Bugünde blogda eski yazıları okurken, 12 Mart'ta yazdığım kayıta denk geldim.Kilolarla başım dertteydi Mart ayında,daha doğrusu uzun süredir dertte olduğum kilo problemi artık iyice sıkıntı haline gelmişti.(mart ayında sıkıntı haline dönüşmesi de ''mart ayı dert ayı'' nın ispatı gibi olmuş..kikikiiki) .Öyle bir-iki kilo değil baya baya bir iki beden büyümüştüm ve ciddi anlamda beni rahatsız ediyordu.O tarihlerde başladığım bazı ufak tefek önlemlerle hedeflediğim kiloya ulaştım.69 kilodan 62'ye düştüm!! Bu kadarını bende beklemiyordum ama demek ki isteyince,hedefleyince oluyormuş.Bunun için kendime yine burdan bir TEŞEKKÜR ETMEK istedim.Umarım tüm hedeflerime böyle kolay ulaşırım sevgili kendim,tebrikler.Sanada teşekkürler evren! (ps:geç kalan siparişleri unutmadım,bekliyorum!)

Farkındayım (Sezen Aksu)



Her sözü çok güzel,çok anlamlı,tüm Sezen Aksu şarkıları gibi..
Ama bu haftaki modumuza uygun Sezen Aksu şarkısı budur.Son zamanlarda içimi huzurla dolduruyor bu şarkı..

''Öteki olabilmeyi,geride durabilmeyi öğreniyorsun..'' Aahh beeee... :))

25 Mayıs 2012 Cuma

Giderim bu diyardan



Bu sabah kulaklık kulağımdaykem her nasılsa, birden bu şarkı çalmaya başladı ve olduğum yerde öylece kaldım.Telefonumda bu şarkının kayıtlı olduğunu bile unutmuşum ve kendi kendine müzik çalar açılmış!!
Bu benim bir zamanlar alarmımdı.Evet sabah uyandırmak için çok acıklı biliyorum.O dönem demek ki neler yaşıyormuşum ki, bu moddaymışım.Ama özellikle bugün tekrar dinlemek bana iyi gelmedi..

Gidesim gelmiş benim.Çok bıkmışım.İstanbul üstüme geliyor artık.Özellikle bu son yaşadıklarımdan sonra,uzun vadede kendimi mutsuz edecek hiç bir şeye izin veremem artık.O zaman eğer mutsuz ediyorsa beni İstanbul,acilen gitmeliyim artık ben..

22 Mayıs 2012 Salı

I will live,I will love,I will dance again.

İyi ki bir yogaya gittim ha, ne zaman kafamı birşeyler meşgul etmeye başlasa 'let it go' 'let it go' 'think,positively' diye mırıldanırken buluyorum kendimi.Olmaz ben kaygılı insanım,dışarıya belli etmem ama kaygılanmadan duramam.Hatta öyle ki hep kötü ihtimalleri düşünürüm.Evet ben,herkesin çok pozitif bildiği insan. Hayat kitaplardaki gibi değil.Herşeyi biliyorsun,anlıyorsun ama uygulayamıyorsun.Biri gelip bana içinde bulunduğum durumu anlatsa, ben ona ne yapılması gerektiğini öyle bir anlatırım ki, ne piskologlar,yaşam koçları anlatamaz.Bazen diyorum ki,çözdüm ben olayları bitmiştir.Ama işte birde kendime faydası olsa şu bildiklerimin.Bir de kendim uygulayabilsem. Böyle durumlarda beni ayakta tutan şey; bu durumun geçici olduğu,tek yapmam gerekenin beklemek ve herşeyin birden bire yeniden nasıl da güzel olucağını bilmem oluyor. Hiçbir acı,üzüntü sonsuza dek sürmez,sen istesen bile.Hiçbirşey acıtmaz zamanla ilk günkü gibi.. Ben iyiyim,dahada iyi olacağım ve bloğuma hep mutlu,güzel,renkli,neşe dolu yazılar yazacağım.Yemekler yapacağım.Hep güçlü,inançlı ve daha da yüksekte olacağım.Kendime verdiğim sözüm bu..

20 Nisan 2012 Cuma

Jay-Jay Johanson - She's Mine But I'm Not Hers




Günler gelip geçmiyor artık,günler üstüme üstüme geliyor.Bu rehaveti üzerimden atmak için planlarım var ama ne kadar iyi gelir bilmiyorum.Güçlü oldukça hayat dahada zorluyor.. Bunlarda mı seni yıkmadı peki ozaman daha güçlüsü geliyor diyor.Tam toparlanıp kalkıyorsun,herşeye yeniden sımsıkı sarılıyor,hayatın güzelliklerine inanıyorsun ki bir kez daha.. al sana der gibi.ağzına sçiyim hayat,kader ne boksan.bi siktir git bi rahat bırak ya..

21 Mart 2012 Çarşamba

insanlar insanlaaarr

İstanbul'a geldiğim günü dün gibi hatırlarken nasıl oluyorda koskoca 4 yıl geçmiş anlamıyorum.Hala daha yeni gelmişim gibi.Aslında herşeye ne kadar alıştığımın farkında bile değilim.İstanbul'un beni ne kadar değiştirdiğinin de farkında olduğumu sanmıyorum.
Giderek tahammül sınırı azalan bir insan oluyorum derken bir bakıyorum önceden olsa sinir küpüne döneceğim olaylarda kılımı bile kıpırdatmadan sakin sakin geçiyorum.
Alışamadığım en sıkıcı durumsa çeşit çeşit insanların cins cins hareketleri.Yağmur olur,kar yağar,fırtına kopar,kıçın donar koşa koşa gideceğin yere varmaya çalışırsın, önündeki teyzeler sallana sallana önünden yürümek suretiyle yol vermez.Oraya gelene kadar trafikte yaşadığın tıkanıklık yetmiyormuş gibi kaldırımda da trafik sorunu yaşarsın.İnsanlar keşmekeşin içinde yaşamaya o kadar alışmış ki, sen kalabalıkta yardıra yardıra ilerlemeye çalışıyosun, amcam elinde telefon bir duruyor bir ilerliyor,kah gülüyor kah bağırıyor.Kalabalığın içinde bağırmak,küfür etmek,yüksek sesle kahkaha atmak sadece benim büyüdüğüm gibi küçük memleketlerde ayıp galiba.

12 Mart 2012 Pazartesi

şişko muyum ben?

Ajda Pekkan'ı çok seviyorum,bütün şarkıları benim için özel.
Bence Ajda Pekkan çok güzel birşey yapıyor.O yaşta bile bakımlı,sağlıklı olunabileceğini gösteriyor.Yeterki olmak iste,yeter ki kendine bak.
İnsan çıplakken bakmalı kendine ve gördüğünü sevmeli.Yoksa örtüler masaları da güzelleştiriyor..
Ben de bir süredir bu şekilde kendimi kandırdığımı düşünüyorum.Sürekli,bol elbiseler,yüksek bel etekler,evet güzel görünüyor,hala bi giderim var ama gel gör ki elbiselerin altında durum öyle değil.Karın aldı başını,mayalı hamur misali kabarıyor.Kalça allahtan doğuştan dar ama o da benim ortalamamın üzerinde.Diğer detaylara girmiyorum.
Bu sebepten son bir haftadır dikkat etmeye başladım.Dikkat derken özellikle uyguladığım bir diyet varmı, kısmen evet.Kendi uydurduğum 'allah ne verdiyse' diyeti.Bu diyetle, gündüz saatlerinde diğer diyetlerdeki klasik ne varsa,işte ızgara tavuktur,salatatadır,yoğurttur allah ne verdiyse harfiyen uyguluyorum.Az yiyorum.Akşama kadar gayet güzel idare ediyorum durumu.Eve gelince ise bir süre oyalanabilsemde artık içimdeki canavar uyanıyor ve 'yeteerr ulaannn'' diyor.Ondan sonra bu sefer allah buzdolabından ne verdiyse yiyorum.Tabi öyle sadece patatestir,köftedir bitmiyor,o saatte donmuş pizza mıdır,ton balıklı makarna mıdır.Sınır yok.Bu yüzden eve artık hiçbişey almıyorum.Dolap tam takır kuru bakır.Ama buzdolabında annemin koyduğu ıvır zıvırlar var tabi.Örneğin üzüm yaprağı..İlk gördüğümde 'oha ya kim yiycek kim yapıcak bu kadar' dediğim yaprakların hepsini,geçtiğimiz haftalarda sararak bir güzel tükettim ve dün akşam hazır yaprak alarak evimde bir ilki gerçekleştirdiğimi burdan bildirmek isterim.Yani demem o ki, sevinç engel tanımaz,evde birşey olmasada üretir yapar yer.O yüzden neymiş, diyet miyet kasmaya gerek yokmuş.Az hareket et,kendine bak, ya da hiç şikayet etme.Takıl böyle.

Ajda Pekkan olmayıda anca rüyanda görürsün.Senden olsa olsa Banu Alkan olur.

4 Mart 2012 Pazar

Margaret Mazzantini'nin eşsiz romanı "Sakın Kımıldama"nın erkek kahramanı yıllarca gizli kalmış aşk ilişkisini şu sözlerle anlatır: "Onu bir dilenci, bir kurt, bir ısırgan otu gibi seviyorum. Camda bir kesik gibi seviyorum. Onu seviyorum, çünkü hayatta yalnızca onu; onun yoksul kokusunu ve her an kırılacak gibi olan kemiklerini seviyorum."

24 Şubat 2012 Cuma

Teoman - Aşk Kırıntıları



İsterdim ki kalmış olsun..biraz da olsa sana dair.. kalmamış ama hiç kalmamış..üzgünümmm

19 Şubat 2012 Pazar



Uzun süredir beklediğim gün sonunda geldi!! Artık benimde izin günüm var!! Dile kolay Tam 7 aydır, Pazarları sabahın 6sında kalkıp taa Kurtköy'e gitmek yok artık.Bugün son dersimizi yapıp hep beraber yemek yedikten sonra vedalaştık.Ordan çıkıp halamlara geldim ve halamla mutfağa girdik.Ne zamandır canım karnıbahar çekiyordu,pane yaptık.Süper oldu,az kalsın karnıbahar yemeden geçiriyodum bu kışı.Okadar çok şey yapamadan geçirdimki,karnıbahar yemeden geçsede olurdu gerçi.Olsun ama iyi oldu.
Bundan sonra yaparım artık.Daha çok kişisel zamanım olacağını umuyorum.

Şu period denen atsan atılmaz satsan satılmaz,varlığı bir dert yokluğu yara hadise dönemi yok mu? Ne plan yaptırıyor ne program adama.Oysaki haftalar öncesinde bu gün için planlar kurmuştum.Planlar..planlar.Benim gibi semi-tembel bir insan için sadece kurulum aşamasında var olabilirler.

Bu hafta yapmam gerekenleri yapayım yeter,uzun vadede yapmak isterdim ama sonra geriye dönüp okuduğumda,kendime kızıyorum..

Mutluyum ya,hayatımda herşey yolunda ya ille kendimi bir kritize aman efendim disturbite,olsun ya canım kendim <3

15 Şubat 2012 Çarşamba

Eskişehir'e dair..



Tan.. Tan bilir mi bize ne çok şey ifade ettiğini?.. Tan Eskişehir'de geçirdiğim 4 yılın özeti..sabah kahvaltılarının neşesi,akşamların efkarı,gecelerin melankolosi Tan'sız olmazdı.
Canlı müziği Tan'la sevdim ben..Bu tarzıda onunla sevdim.Rock bardan eve dönüştede,gece araba gezmelerinde,konser çıkışlarında onun yeri ayrıydı.Her bir şarkısının çok ayrı yeri vardır bende.Her arkadaşımla başka favori şarkımız vardır.Şimdi eskisi kadar dinlemesemde her dinleyişimde o deli dolu günlere götürür beni.

12 Şubat 2012 Pazar

Sibel Can Orhan Gencebay - Ayrılıktan Vazgeçelim



Çocukken kendimi Sibel Can sanardım,beni buna inandıran akrabaralarım vardı.Babanem güzellik yarışmalarındaki kızların hepsinden daha güzel olduğumu söylerdi.Ailem kumaşlara sarılarak uydurduğum,assolist kıyafetlerine benzediğini sandığım tasarımlarımı beğendiği için,evde defileler düzenler,kağıtlara elbise resimleri çizer,ünlü bir modacı olacağımı düşünürdüm.Sesimin güzel olduğunu sanır,oyuncu mu şarkıcı mı manken mi olacağıma karar veremezdim.Gerçeklerle yüzleşmem yıllar sonra oldu.Hayal gücüme katkı sağlayan tüm yakınlarıma teşekkürler...

Lykke Li - I Follow Rivers (Director: Tarik Saleh)

11 Şubat 2012 Cumartesi

Haftasonu ??

Şu bloğa yazdığım günlere tek tek baksam,hatta bakmam gerek yok eminim; en çok Cumartesileri yazmışımdır.
Çünkü Cumartesi sabahları işe erken gelirim.Diğer günler öğlen saatlerine doğru geldiğim için, sabahları en azından 9a kadar uyuduğum için birçok çalışana oranla şanslı olduğumu düşünsemde, Cumartesi sabahları erken kalkmak ofisime gelmek,işlerimi yapmak bana hiç zor gelmiyor ve hatta bazen keşke hep sabahları çalışsam diyorum.Ama kendimi iyi biliyorum ve bir hafta sonra pes edeceğime emin olduğumdan,şom ağzımı açmıyorum.
Erken kalkmanın bana verdiği zindelikle çoğu zaman blog aşkım kabarıyor.Sevdiğim şarkıları dinliyorum,mutlu oluyorum.Bu hafta çok hızlı,karma karışık ve düzensiz geçti.Birgün çok mutlu,birgün kararsız,birgün çok mutluydum.Mutsuz olduğum günlerden birinde bir öğrencimle ufak bir yanlış anlaşılma yaşadık,kendini affettirmek için bunları yollamış,çok mutlu oldum.Hemen unuturum zaten,yufka yüreklinin tekiyim,bir de çikolata olunca işin ucunda...






Tatlı yiyelim tatlı konuşalım demiş.Aynen öyle, canımızı sıkmaya,kendimizi üzmeye ne gerek var.Hem ne için değer ki?







Herzaman olmasa da çoğunlukla keyif içinde geçiyor 2012 kışım.. 2012 çok uğurlu geldi bana, ne oldu diye soracak olursam ,birşey olmadı ama huzurluyum,mutluyum,yolunda olmayan şeyler varsa da yoluna girme yolunda hızla ilerlemekte :)))




Kendimi seviyorum,bir düşününce öyle çok zorluğa kendi başıma göğüs gerebildim ki kendimle ne kadar gurur duysam azdır.Yıllarca ne kadar farkında olsamda bunun,tam anlamıyla tadını çıkaramadım herşeyin,hep bir pürüz oldu.İşte bu yıl, herşey yolunda herşey güzel ve çok daha güzel olacağına eminim,herşey için teşekkürler.